Sahte Sanatçılar

Categories: Genel

Kainatta yaratılan sanatlı eserler haricinde insanlığın vücuda getirdiği kendine özgü bir sanat eseri yoktur. Önüne konan kelimelerden farklı cümleler kurmak, notaları farklı yerleştirip beste yapmak, parçaları birleştirmek. Bunlar ihtimallerden bir ihtimaldir. Bu alemde benzeri olmayan bir eseri, kopya etmeden, terkip ve taklit etmeden yapan var mıdır? Bunu bugüne kadar kimse yapamadığı gibi bundan sonra da kimse yapamayacaktır. İcad etmek, hiç olmayanı bulmak, mümkün mü? İnsanlığın aciz kaldığı nokta budur.
Varoluş gayemiz ve yaratılış sebebimiz, sanatların yaratıcısı olan O Zat’ın sanatlarını hayret ve hayranlık içinde seyredip takdir ve tahsin etmek iken, nefislerini azdırmış, her biri birer firavuncuk olmuş sanatçıyım diyen bir takım adamlar, Yaratıcısına karşı gözlerini kapatıp kainattaki bu muhteşem sanatları, birer Nemrud edasıyla nasıl yapsam da insanlara kendi sanatım diye yuttursam düşüncesiyle Allah’ın mülkünde İblis’in ajanı gibi dolaşırlar. Allah’ın yarattıklarından çalarak ve kopya ederek yaptıkları eserlerini kendi ellerinin icadıymış gibi gösterirken mağrur edalarını gören kimse, onların kendi nefislerine taptıklarından asla şüphe etmez. Allah’ı Rab kabul etmeyen ya kendine başka Rab’ler edinir ya da kendini ilah yerine koyar. Sanat eserlerini ben yarattım diyerek takdim edenler, böyle bir haleti ruhiye içindedirler.
Kainattaki bitkilerde, ağaçlarda, ormanlarda, meyvelerde, çiçeklerde, yapraklarda, görünen renk ve desen ahengini, süsleme ve motif zenginliğini görmeyen ve bu muhteşem sanatları hiçbir yerden kopya etmeden bizzat kendisi icad edip yaratan, onlara güzel kokular ve lezzetli tadlar bahşeden Yaratıcıyı bilmeyen kör gözler ve küçük beyinler, kalkmışlar, tahsinkar ve senakar mü’minlere sanat öğretmeye yelteniyorlar.
Sanattan bahsedenler, hayvanlardaki muhteşem ve muazzam sima farklılıklarını ve derilerine nakşedilen süslemeleri, tüylerindeki renklerin uyumunu, hareketlerinde, yürüyüşlerinde görünen ahvallerini, uçmalarını, kanat çırpmalarını, başlı başına sanat harikası olan yaratılışlarını ve onlardaki sanat zenginliklerini temaşa edebilmişler midir?
İki yüz bin çeşit yaratılan hayvanat ordusunun her bir nev’inin ayrı ayrı elbiselerinin olduğunu ve bu elbiselerde renk renk, desen desen süslemelerin ve motiflerin bulunduğunu görebilmişler midir? İçinde milyonlarca ferdi bulunan iki yüz bin çeşit bitki ve iki yüz bin çeşit hayvan nev’inin her birini tefekkür etmekle sanata saygı gösterilebilir. Bunlara kendilerini korumaları için mütenasip silahlar verildiğini ve kendi ihtiyaçlarına uygun yiyecekler tayin edildiğini anlamadılar. Dünyadaki yaşam dengesini bozmayacak ölçüde ömürler takdir edildiğini ve her birinin yaptığı işlerin faydalı, hikmetli olduğunu ve kimseden öğrenmeden ilham-ı ilahi ile yaptıklarını fark edemediler. Onlar hayvanların kuyruklarını ölçtüler, kulaklarına baktılar, dişlerinin sivriliğini merak ettiler. Böyle sivri silahlar yapalım da insanların canına okuyalım diyerek.
Nehirlerin kıvrımlı şekillerini, huşu içinde akışını ve insanı dinlendiren seslerini neden tefekkür etmiyorlar? Dağların dik duruşlarını ve heybetli görünümlerini, denizlerin genişliğini ve sonsuzluğa açılan birer pencere gibi enginliğini neden fark edemiyorlar? Yıldızların şehrin ışıkları gibi gökyüzünü süslemesini, güneşin bir soba gibi ısıtmasını ve bir lamba gibi aydınlatmasını, ayın, dünyanın üzerinde bir takvim gibi ve bir gece lambası gibi durmasını, atmosferin insana huzur veren görünümünü ve rahatlatan masmavi derinliğini neden sanattan bahsedenler takdir edemiyorlar? Sanatı görenler neden Sanatkarı göremiyorlar? Sanat, Sanatkarı gösterirken bunlar sanatın önüne geçip bize bakın diyorlar. Onların eserlerinin önüne geçene hiddetleniyorlar. Çekilmiyorlar, çekilin diyorlar. Semavi telif hakkından haberleri olmadığı için vebale giriyorlar. Sanatçı odur ki, gerçek sanatkarı bilir, O’nun sanatlarını takdir eder ve o sanatları göstermek için çalışır. Çalmadan ayna olur.
(Yol isimli kitaptan)

Sanat

Sanat, zamanı ince ince işlemektir.
Mananın tezahürüdür bu maddede.
Hakikat hayalde belirmektedir.
Hayalin görüntüsüdür bu gerçekte.

Ağır ağır çıktım merdivenlerden.
Her basamakta bin basamak gördüm.
Ayağımı atmadım başımı eğdim.
Her düğümün içinde bin düğüm çözdüm.

Sanat çözülen düğümün çözülmeyen tarafında,
Sanat merdivenin çıkıntısının arkasında,
Sanat gözündeki mercekte takılı,
Sanat mercekten geçemeyen manada saklı..

Zamansız sanat Rabbe mahsus,
Sanatsız zaman kedere maruz,
Göremezsin sanatsız gözlerle,
Varlığın manası sanatla geçen ömürde..
Abdullah Öztürk

İnsan Oldum

Ruhundan üfürdün bana,
Tevazu ile küçüldüm,
Küçüldüm, küçüldüm, küçüldüm,
Sonunda insan oldum.

Sığmadın kainata,
Sığdın arş-ı kalbime,
Büyüdüm, büyüdüm, büyüdüm,
Sonunda insan oldum.

Mahlukatın sonunda,
Tedricen yaratıldım,
Geliştim, geliştim, geliştim,
Sonunda insan oldum.

Ruhlar aleminden geldim,
Anne rahmine indim,
Bekledim, bekledim, bekledim,
Sonunda insan oldum.

Senin emrine uydum,
Huzurunda kıyam durdum,
Ağladım, ağladım, ağladım,
Sonunda kulun oldum.
Abdullah Öztürk

Bir Cevap Yazın