Kan ve fışkı arasında süt.
“min beyni fersin ve demin”
Onların karınlarından, fışkı ile kan arasından size, içenlerin boğazından kolay geçen saf süt içiriyoruz. (Nahl: 66.)
1628 yılında William Harvey Kalp Hareketi adlı kitabını yayınladı. Kalbin fonksiyonu ve kan dolaşımını tanımlayan ilk kişi olmuştur. O zamana kadar kanın yiyecekleri bütün bedene ulaştırdığı bilinmiyordu. Bu gerçek kimya ve sindirim fizyolojisinin elde ettiği bilgilerden ortaya çıkmış bulunuyor.
Maurice Bucaille
(Tevrat, İnciller ve Kur’an 315.- 316. Sh.)
*Hayvanın yediklerinin bir bölümü işkembede kalır, bir bölümünden de kan oluşur. Daha sonra süt, bu kandan süzülüp çıkar. Yüce Allah sütün, işkembedeki dışkı ile damarlardaki kandan çıktığını bize bildirmektedir. (Kurtubi- el- Camiu li Ahkami’l- Kur’an, Nahl Suresi 10. Cilt, 196. Sh.)
Bu ifadelerden anlaşılıyor ki İmam Kurtubi, William Harvey’den yıllar önce bu gerçeği açıklıyor.
İşin en üzücü tarafı ise youtube kanallarında bu ayete saldıran ateist zındık güruhun bu gerçeklerden haberlerinin olmaması. Saldırmak için mucize ayet seçmeleri de onları Allahu Teala’nın nasıl şaşırttığını ve komik duruma düşürdüğünü gösteriyor.
“min beyni fersin ve demin” ifadesiyle,
“Kan ve fışkı arasında iki tasfiyeye tabi tutularak, meme musluklarında süt haline gelir.” buyuruyor.
Artık ilmen sabittir ki, canlının yediği gıda, midede ve bağırsaklarda sindirilir. Atılacak artık madde bağırsaklarda kalır; sindirimle hasıl olan kan ise bir kısım guddeler tarafından emilir ve kan damarlarına sevk edilir. İlk tasfiye böyle yapılır.
Bunun ardından, süt guddelerine gelen kanın bir kısmı bu guddelerdeki hücrelere besin, bir kısmı da memeler musluğunda süt haline gelir.
Modern ilim, hayvanın yediklerinin süt haline gelebilmesi için, onun midede sindirilmesini müteakip önce fışkıdan, pislikten ayrıldığını ve sonra da kandan ayrıldığını söylüyor.
14 asır önce kanın vücutta sağladığı hayati faaliyetini ve sütün oluşmasındaki rolünü konu edinen Kur’an’ın insan sözü olması düşünülemez.
O tarihlerde ilmin temelini oluşturan bu gibi bilgileri bilen ve okutan bir okul mevcut değildi.
(bk. Celal Yıldırım, İlmin Işığında Asrın Kur’an Tefsiri, Anadolu Yayınları: 7/3346.)
Kur’an çekinmeden cesaretle ilmin derin meselelerini açıklar anlatır. İlim ise arkasından gelir ve onu tasdik etmek durumunda kalır. Her yeni ilmi buluşun arkasından bazı ayetlerin manaları daha iyi anlaşılabilmektedir ki buna sayfalar dolusu misaller verilebilir.
Bir Cevap Yazın